Belli bir coğrafyayı, belirli bir toprak parçasını vatan yapan o coğrafyaya, o toprak parçasına atfedilen değer, o coğrafyaya olan aidiyet duygusu ve o toprağa niçin indirildiğini idrak edebilen şuurlu bir milletin dünyaya karşı sergilediği duruştur.
Vatan denilen toprak parçasında, şuurlu bir milletin var olabilmesi için, vatan coğrafyasının ne anlam taşıdığını, vatan toprağının geçmişi ve bugünüyle hangi temeller üzerine bina edildiğini ve nasıl bir geleceğe doğru yol aldığını, o milletin kendi iradesinin belirleyeceği bir gücü olmalıdır.
Geçmiş ve gelecek arasındaki o tarihi köprüde vatanı olarak kabul ettiği coğrafyayı, vatanı olarak benimsediği toprakları bulabilmeli, o toprakların türküsünü işitebilmelidir.
Tarihini, kültürünü, örf ve âdetlerini, sosyal yaşamını her şeyini vatan topraklarına sığdırabilmelidir.
Yani bu saydığım unsurları vatanının özünde bulup, kaynağından çıkarabilmelidir.
Bunu başaramadığında veyahut bu unsurlarla vatanı arasında boşluklar oluştuğunda öncesinde vatanından, sonrasında kendinden ve nihayet özünden kopma başlayacak ve bu kopma kendisinde derin yarılmalara, yaralanmalara ve de vatansızlığa kadar gidecek bir yok oluşun ilk basamağını meydana getirecektir.
Vatanı vatan kılan, uğruna dökülen şehit kanları olduğu kadar, vatanın bağrından çıkan özleri de gönüllerde taşıyabilmektir.
Tarihini doğru ve yanlışlarıyla, tarihi karakterlerini tüm yönleriyle kabullenebilmek, kültürel zenginliklerinin farkını her zaman ve her yerde, herkese karşı rahatça ortaya koyabilmek, var olandan kaçış değil, var olanı
zenginleştirmek, yüceltmek ve lâyık olduğu seviyeye ve konuma yerleştirebilmektir.
Geçmişi hamasi nutuklarla yâd etmekten ya da bunun aksi yönünde yermekten öteye geçemeyen, eylemsizlik üzere olup ta ilerlediğini düşünen sığ bir fikir yapısı, ne vatanın anlamını kavrayabilmeyi, ne de vatanını en yüksek noktalara eriştirebilmek ülküsünü aşılayabilir insana.
Cumhuriyet’in kurulduğu 29 Ekim 1923 gününden bu yana yapabildiğimiz bu aslına bakılırsa.
Bir tarafı dokunulmaz, yüceler yücesi olarak benimseyip insanüstü vasıflarla donatırken, bir tarafa acımasızca, haksızca saldırmak!
Veyahut bu durumu farklı taraflara yeniden uygulamaya çalışmak!
Tarihimizi, kültürümüzü dahi bölmektir bunun Türkçesi.
Ve inanın en az bugünkü bölücü örgütlerin düşünce ve faaliyetleri kadar tehlikelidir bu durum.
Bu vatanı sahiplenmek, bu vatanı vatan bilmek, her şeye ve her geçmiş olana rağmen bu halkın, bu milletin selameti ve huzuru için kucaklayıcı, bütünleştirici olmak şarttır.
Taraf seçmek değil, var olan tarafları birleştirebilmektir bu vatan için en hayırlı olan.
Tarihi şahsiyetlerin yanlışlarında, eksiklerinde saplanıp kalmak değil, gelecekte daha nice donanımlı, önder tarihi kişilikler çıkarabilmektir vatandan.
Vatansız kalmanın nasıl acı bir durum olduğunu iliklerine kadar hissedip, o duygu ve bilinç üzere yaşayabilmektir şu cânım vatanda.
İşte en büyük zenginlik…
İşte en büyük kazanım…
Ve işte en kutlu ülkülerin gölgesinde saklı olan huzur…
Samimiyet ile…
***
Söz Meclisi
Vatan, içime sığdırabildiğim kadar varsın bende
Vatan, koca bir Turan’dır, ne kutlu bir belde