Lozan antlaşması Türkiye Cumhuriyetinin kurucu belgesi ve tapusu niteliğindedir. Bu konuda anlaşmak gerekir. Türk Milleti olarak Lozan da anlaşamıyorsak hangi konuda birleşmek mümkün olabilir ki?
Bilen var bilmeyen var. Önce şunu açıklayalım. Lozan Antlaşması nedir?
Hatta kısaca 5n1k yapalım. Bu anlaşma kim tarafından, ne, nerede nasıl, ne zaman, neden imzalanmıştır.
Osmanlı Devleti, 18.yy dan itibaren birçok yönden eski parlak günlerinde ki gibi değildi. Çöküş ve akabinde dağılma sürecine girmişti. Çağın gerisinde kalması, üst üste aldığı yenilgiler, Avrupalı devletlerin Osmanlıyı parçalama planları ve azınlıkları kışkırtması derken Osmanlı günden güne güç kaybediyordu. Zincirin son halkaları olarak Trablusgarp, Balkan savaşları ve 1.Dünya savaşındaki yenilgiler ve bu yenilgiler sonucunda imzalanan anlaşmalar Osmanlı Devleti’ni hükmen yok sayıyordu.
Devlet zayıfladıkça ve sömürge koşullarını kabullendikçe millet parça parça olmaktaydı. Kimisi teslimiyet, kimisi de bağımsızlık mücadelesi peşindeydi.
İşte bu şartlar içinde milli mücadele başladı. Yani Osmanlı bazı insanların zannettiği gibi muhteşem yüzyılı yaşamıyordu. Özenilecek pek bir durumu yoktu. Mevcut kötü şartlardan ve idarecilerin işgalcilere karşı teslimiyetçi hatta işbirlikçi, politikalarından dolayı millet Anadolu’da hızlı ve güçlü bir şekilde Mustafa Kemal etrafında birleşti.
Osmanlı 1.Dünya Savaşında önce Mondros Ateşkes Anlaşmasını ardından Sevr Barış Anlaşmasını imzalamıştı. Maalesef her iki anlaşmada birbirinden ağır koşullar taşıyordu. Bu anlaşmalar Osmanlı Devleti topraklarını işgale, parçalanmaya ve isyana açan, ordusunu yok eden, devlet adamlarını hiçe sayan, kapitülasyonlar ile devleti sömürge durumuna düşüren içerikte maddeler taşıyordu. Merak edenleriniz olursa lütfen bu anlaşmaların maddelerini ayrıca okuyunuz. Yani maalesef Osmanlı, can çekişiyordu.
İşte bu şartlar ve hal altında Mustafa Kemal, dili, dini, ırkı ne olursa bütün Osmanlı tebaasına umut ışığı oldu. Milleti aydınlattı, örgütledi ve kenetledi. Üstelik hepsini milletin rızasını ve desteğini alarak yaptı. Askerlikten men edildi, istifa etti. Hakkında yakalama ve idam kararı çıkarıldı ama yılmadı.
Devletin değil ama milletin mücadeleyi sahiplenmesi ile sivil olarak çalışmalarına devam etti.
Yok denecek kadar az kaynaklardan düzenli ordu kurdu, faydalı ve güçlü efeleri yanına çekti, devletlerarası çekişmelerden yararlanarak daha da güçlendi. Dış politikada kabul gördü. Parça parça olan ve inancını kaybeden bir milleti tekrar ayağa kaldırdı. Yani önce Kuva-yi Milliye ruhunu sağladı ardından Kuva-yi Milliye’yi kurdu.
Nitekim Türk Milleti, Mustafa Kemal ve birbirinden değerli silah arkadaşları sayesinde topyekûn 7 düvelle karşı savaştı. Ve Milli mücadelenin cephe savaşları kazanıldı. Sırada cephede kazanılan zaferlerin, anlaşmalar ile uluslararası alanda kabul edilmesi vardı.
İşgalci devletlerin aklı ise hala Sevr Anlaşmasındaydı. Amaçları da Sevr Anlaşmasını belki biraz daha yumuşatarak ama mutlak suretle Türk tarafına kabul ettirmekti. İşte bu noktada LOZAN ANLAŞMASI karşımıza çıkıyor.
Lozan sadece Kurtuluş savaşını değil 1911’den beri devam eden savaşlar sürecini sona erdiren diplomatik bir zaferdir. Savaştan yeni çıkmış bir milletin mücadelesidir. Bu bağlamda Lozan ZAFER Olabilir, Lozan UZLAŞMA olabilir, ama Lozan asla HEZİMET olamaz. Böyle bir değerlendirme bilgisizliğinde ötesinde kasıtlı bir söylem olur.
Belli çevrelere yaranamayan Lozan ile :
— Yüzyıllardır Osmanlı’yı sömüren kapitülasyonları kaldırdık.
— Avrupa karşısında ki geri çekilmeyi durdurduk.
— Anadolu’nun bölünüp parçalanmasına Ermeni ve Kürt devleti kurulmasına izin vermedik.
— Musul ve Hatay hariç, Türkiye’nin sınırlarını çizdik. Karaağaç’ı kurtardık.
—Kabotaj hakkını elde ettik. Yani denizlerdeki hâkimiyetimizi yabancılardan geri aldık.
— Savaş esirlerini kurtardık.
— Osmanlı borçlarını sahiplendik ve ödeme planını belirledik.
— Batı’nın, “Müslüman azınlık” dayatmasını reddettik.
— Patrikhane’nin siyasi ve idari yetkilerine son verdik.
— Dinlere, mezheplere, kapitülasyonlara göre belirlenmiş “çok hukukluluğu” reddedip “laik hukuk”u kabul ettik.
—Batı’nın, Türkiye’de azınlıkları koruyacak bir kurum isteğini reddettik.
— Yabancı okulların ayrıcalıklarına son verdik.
— Gökçeada, Bozcaada, Tavşan adaları ile Anadolu’ya 3 milden az uzaklıktaki adaların ve adacıkların hepsini aldık. Ayrıca Yunanistan’a bırakılan adalarda deniz üssü ve istihkâm kurulmasını önledik.
Lozan’ın eksikleri yok mu? Elbette var. Ama emin olun ki kazançları misliyle fazla. Hatta Sevr anlaşmasını düşünerek konuşursak Lozan çok büyük bir siyasi zaferdir. Ve şunu da belirtelim ki eksik kalan bazı yanlarını daha sonra genç Türkiye Cumhuriyeti, dış politikada attığı adımlar ile tamamlamaya çalışmıştır.
*****
Hala bugün, 95 yıl öncesine dayanan ve geçerliliği olan Lozan gibi milli bir konu, maalesef iktidar çevreleri tarafından eleştirilerek sık sık gündeme taşınıyor. Lozan bazen hezimet oluyor. Bazen yutturulmaya çalışılan zafer oluyor. Bazen güncellenmesi gereken anlaşma oluyor. Bazen de Lozan’a (ki genelde birlik sağlanması gereken zamanlarda) övgüler düzülüyor.
Oysa yaklaşık bir asırı geride bırakan Lozan üzerinden siyaset yapmaya ne gerek var. Üstelik Lozan’ın maddeleri gayet açık ve anlaşılır. Her yönüyle Türkiye’nin menfaatine olan bir anlaşmadır. Üstelik 7 düvele karşı, savaş sonrası şartlarda imzalanan bir anlaşmadır.
Günümüzde Lozan’ın eksikleri hissediliyorsa da Türkiye dış politikada atacağı adımlar ile bunları telafi etmelidir. Durup durup Lozan’ı olumsuz şekilde gündeme getirmek, bugünün siyasi başarısızlıklarını, adalar sorunu gibi Lozan’a mal etmek nedendir? Lozan’ı yöneten M.Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’ye atıfta bulunmak nedendir?
Milli meseleler üzerinden siyaset yapmayın. Geçmişle kavga etmeyin. Gelecek için Türkiye için daha iyi neler yapabiliriz, bunun hesabını yapın.
Şunu bilin ki; eğer Lozan Anlaşması olmasaydı, Sevr Anlaşması olacaktı. Sevr Anlaşması olsaydı da Türkiye olmayacaktı.
“Lozan, Türk Milleti aleyhine asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması’yla tamamlandığı zannedilmiş büyük bir suikastın yıkılışını ifade eden bir belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş siyasi bir zaferdir.”
Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, 1927.