TÜRK KÜLTÜRÜNDE KADININ YERİ
Bundan yy’lar önce İslamiyet öncesi Türk kültüründe kadının yeri ve önemi günümüz Türkiye’sinden hatta dünya devletlerindeki kadın anlayışından çok daha ileri seviyedeydi. Kadın her açıdan gelişmiş ve değer kazanmış durumdaydı.
Tarih biliminin en önemli kaynakları şüphesiz yazılı eserlerdir. Ancak Türkler yaşam koşulları gereği yazılı döneme geç geçtikleri için yazılı eserleri de varlıklarından çok sonra ortaya çıkmıştır. Bu sebeple Türk tarihi ve kültürü hakkında Türklerin etkileşim içinde olduğu devletler ile komşu devlet ve milletlerin her türlü yazılı eserleri ayrıca sözlü eserler olarak da Türk destan, efsane, menkıbe, atasözü ve mitolojisi de tarihe ışık tutmuş ve tutmaktadır.
Ailenin temelini teşkil eden kadın, Türk destanlarından ve Türk felsefesinden anladığımıza göre yüce bir mertebeye konmuştu. Yine Türklerin komşuluk yaptığı ülkelerden bazı şairler, eserlerinde Türk Kadınlarından yüce şekillerde söz etmiştir.
Buna göre bazı yazılı ve sözlü kaynaklardan yapılan derlemeler sonucunda İslamiyet öncesi Türk kültüründe kadının yeri ve önemi hakkında şu bilgilere ulaşmak mümkündür.
—Türklerin en eski destanlarından biri olan Yaratılış Destanı’ ın da Yaradana ilham veren Ak Ana adında ki kadındır.
—Bilge Kağan kitabesinde Kağan Sizler Anam Katun, Büyük Annelerim, Hala ve Teyzelerim, Prenseslerim… sözleri ile hitabına başlar.
—Eski Türk inancına göre Han ile Katun gök ve yerin evlatlarıdır. Kadının yeri yedinci kat göktür.
—Eski Türk destanlarında kadın erkeğinin her daim yanındadır. Kadın erkeğinin güç ve ilham kaynağı kabul edilirdi.
—Türk kültüründe destan kahramanları iyi ata binen, iyi savaşan, iyi kılıç kullanan kadınlarla evlenmek istemektedirler. Örnek olarak Korkut Ata’ ın “Bamsı Beyrek” hikayesindeki “Banu Çiçek Katun’u” verebiliriz.
—Türk kızlarının evleneceği eşi kendisinin seçmesi ve evlilik sırasında baba evinden miras payını alarak çıkması da onun ailesi içerisinde belirli bir hukuka sahip olduğunun delilidir.
—Eski bir Türk atasözü; “Birinci zenginlik sağlık, ikinci zenginlik iyi bir kadın.” Der.
—Savaşta kadınların düşman eline geçmesi büyük bir utanç sayılırdı.
—Oğuz Kağan destanından öğrendiğimize göre ırza tecavüzün cezası ölüm veya gözlere mil çekilmesiydi.
—Arap gezgini Ahmed bin Fadlan, Türklerin tecavüz suçlusunun bacaklarından çapraz bağlanmış iki ağaca bağladığını ve ipin kesilmesi sureti ile bacakların ayrıldığını hatıralarında belirtir ve Hatunlarında Hilat giydiğini yazmıştır.
—Yine Arap gezgini olan İbn Batuta şöyle der “Burada tuhaf bir hale şahit oldum ki o da Türkler’in kadınlarına gösterdiği hürmetti. Burada kadınların kıymeti ve derecesi erkeklerinden daha üstündür.”
—Kağanın buyrukları “Kağan buyuruyor ki” ifadesiyle başlamışsa geçerli kabul edilmezdi.
—Uygurlarda mahkeme başkanlığı yapan kadınlara rastlanır. Bu da kadınların verdiği hükümlerin toplumda itibar gördüğünü gösterir.
—Yabancı devletlerin elçilerinin kabulünde hatun da hakanla beraber olurdu. Tören ve şölenlerde kadın, hakanın solunda oturur siyasi ve idari konumlardaki görüşlerini beyan ederdi. Mesela büyük Hun İmparatorluğu adına Çin ile ilk barış antlaşmasını Tanrıkut Mete Han’ın Katunu imzalamıştır.
-Ebul Gazi Bahadır Han, Secere-i Terakime’de, Oğuz ilinde, yedi kızın uzun yıllar beylik yaptığını anlatmaktadır.
—Kadının yüceliği Altay Dağları’nın en yüksek tepesine “Kadınbaşı” ismi verilerek yaşatılmıştır.
—Eski Türklerde kadın miras hakkına sahipti. Kadının kendine ait mülkü mevcuttu. Kadının bunu istediği gibi kullanma hakkı vardı.
—Eski Türklerde koca karısını boşayabildiği gibi, kadında kocasını boşayabilirdi.
Bazı tarihçiler tespitlerin bazı tarihçi veya düşünürlerin siyasi görüşlerinden dolayı idealize edildiğini iddia etse de Türk kültürü devrinin devletleri ile karşılaştırıldığında kadının önemli bir konuma sahip olduğu anlaşılır.
Türk toplumunda çocuklar arasında cinsiyet ayrımı yapılmaması, kadınların, doğuştan itibaren ortaya çıkan bazı eşitsizliklere maruz kalmadığını gösterir. Bundan sonraki süreçte de kadın bu bilincin sonucu olarak erkekten daha alt seviyede görülmez, dışlanmaz ve horlanmaz.
Türk kadını sadece çağdaşı topluluklardaki kadınlardan değil günümüzdeki pek çok hemcinsinden de ileri düzeydeydi.
Ancak tarihi süreç içinde maalesef başka devlet ve milletlerle olan etkileşim, zaman içindeki dinsel ve kültürel değişim, kadını pek çok alanda hep geri planda bırakmış ve kadın pek çok alanda stismar edilmiştir.
O dönemin şartlarında elde ettikleri bu hakları koruyabilselerdi kadınların günümüzdeki statüsü çok daha farklı olurdu.