Ülkemizde devletin belli başlı bazı kurumlarında öyle ya da böyle bir koltuk sahibi olmuş, belirli bir makamı işgal etmiş kişiler bulundukları konumun ya tam olarak idrakinde değillerdir ya da koltuk sevdasına, makam, mevki sarhoşluğuna kapılmış zayıf karakterleri dolayısıyla bulundukları makamlara gömülüp gitmektedirler.
Bu hazin tablo, devletin en üst kademelerinden, en alt kademelerine, devletin bir numaralı makamından, halkla temas halindeki en son makamına kadar ne yazık ki bu şekildedir.
***
Mevcut iktidarın, bazı sahalardaki başarı ve kabiliyeti muhakkaktır.
İktidara geldikleri zaman ile günümüz arasındaki olumlu yöndeki fark inkâr edilemez.
Fakat geçmiş yıllardaki diğer iktidarlar gibi mevcut iktidar da halktan uzaklaşmaya, kendilerine has elit bir kitle, erişilmez bir tabaka oluşturmaya başladıkları andan itibaren, geçmişin tozlu raflarına kalkmış başarısız diğer hükümetleriyle aynı zemine gerilemiş demektir bana göre.
Mevcut iktidarın özellikle yerel yönetimlerdeki belediye kadroları, iktidardan aldıkları güçle öylesine şımarmış, halkından öylesine uzaklaşmış, kendilerini öylesine bir fildişi kulelere hapsetmiş durumdadırlar ki…
Ülkemizin ve büyükşehirlerimizin adeta bir prototipini yansıtan ilçemiz Soma’da da durum, bahsini ettiğim bu ülke gerçeklerini birebir ortaya koymaktadır.
Daha dün, 2014 yılının 13 Mayısında dünya tarihinin en büyük madencilik faciasını yaşamış, tam 301 insanını yitirmiş, dolayısıyla yeniden bir işsizlik ve istihdam sorunuyla yüz yüze kalmış şu canım memleketin köşe
bucağında, kahvehanesinde, çay bahçesinde bugün konuşulan, tartışılan tek bir konu var.
O da malumunuz üzere olan, artık adım adım gerçekleşmeye başlayan başkanlık meselesi.
Ve buna bağlı olarak meclisteki başkanlık ve yeni anayasa görüşmeleri esnasında çıkan arbedelerde affedersiniz bir köpek gibi hangi milletvekilinin hangisini bilmem neresinden ısırdığı veyahut hangi parti vekilinin hangisine nasıl kafa attığı!
Tıpkı diğer şehirlerimizde konuşulan, tartışılan ve çoğu zaman da tırnak içerisinde “ makarası yapılan” konular gibi…
Fakat gelgelelim 15 yıldır defalarca sözü verilen terörün her türlüsünün sona ereceği meselesini ne çözmeye çalışan bir iktidar, ne de konusunu dillendiren bir halk var.
Fakat gelgelelim işsizliği tarihe gömeceklerine yeminler içenlerden ne bir en ufak atılım ne de halk nezdinde bu konunun önünü ardını kurcalayan var.
Mevcut iktidarın bu 15 yıllık süreç içerisinde kurduğu hayal gemisinin filikasında o gemiye tırmanmaya çalışan yığınlar var sadece.
Ve o kadar şanslı bile olamayıp, denizin tam da ortasında buz gibi sularda yüzmeye çalışıp ta, hayal gemisinin köpüklerinde kaybolup giden tertemiz yarınlarımız…
***
Söz Meclisi
İnsanların yarınlarını çalmanın en kolay yolu, geleceğe yönelik hayallerini suya düşürüp, sonrasında sözde alternatifler ürettiğini öne sürerek, kitleleri oradan oraya sürüklemektir.