Anadolu’da her şehrin ayrı bir dili, ayrı bir türküsü vardır.
Sizi kendine çeken, ya da kendini sizden soğutup, uzaklaştıran.
Bazı şehirler vardır size kader bağıyla bağlı olan veyahut sizi bir türlü kucaklayamayıp, dışarıda bırakan.
Anadolu’da öyle şehirler var ki, havası, coğrafyası ne kadar sert, soğuk olsa da, insanı bir o kadar sıcak, candan ve samimidir.
Aslına bakılırsa Anadolu’nun her köşesinde bulabilirsiniz bu sıcaklığı ve samimiyeti.
Ege’de, Karadeniz’de, Akdeniz’de veyahut bozkırın tam ortasında, Anadolu’nun göbeğinde.
Bu topraklar inancın, samimiyetin, hak ile bâtılın karşılaşması sonucunda hakkın üstün geldiği, dünya tarihinin bam telinde yer alan, tarihin ana damarlarını oluşturan en anlamlı topraklar zira.
Âlplerin, âlperenlerin, dervişlerin, mollaların, mücahitlerin ve daha nice cengâverin, koca yürekli yiğitlerin harman olduğu en özel, en mânidar topraklar zira.
Türküleri vardır bu toprakların.
Canla, kanla, aşkla söylenen.
Kalpten kalbe bir yol bulup, gönüllerde filiz verip yeşeren.
Bu topraklarda yaşayan yediden yetmişe her birimiz Anadolu’da yaşamanın, Anadolu havasını solumanın ne büyük bir nimet olduğunun, dünyaya Anadolu’dan bakmanın, batı karşısında Anadolu’nun ne anlama geldiğinin bilincini taşırız yüreğimizde ve beynimizde…
Her bir Anadolu insanın da, bin sorumluluk yüklüdür sonra.
Üzerinde yaşadığı toprakların verdiği sorumluluk…
Anadolu’da söylenegelen her bir türkünün de hakkını verebilmek gereklidir daha sonra.
Ege’den bir Çökertme, Karadeniz’den bir Hekimoğlu veyahut Orta Anadolu’dan bir Gesi Bağları ile seslenebilmeyiz batıya ve tüm dünyaya.
İşte asıl mesele de bu değil mi zaten?
Aşkımızla, acımızla, sevincimizle, kederimizle, gurur ve coşkumuzla kısacası türkülerimizle seslenebilmek tüm cihana.
Samimiyet ile…
***
Söz Meclisi
Hüznümüz, sevincimiz, aşkımız her ne varsa
Bulmalı her biri özünü şu cânım Anadolu’da.