Soma…
Birçoğunuz ismini 3 sene önceki ülke tarihinin en büyük maden kazası faciasıyla duydunuz belki.
Belki de birçoğunuz biliyordu fakat böylesine acı bir tablo ile yan yana getiremediniz “ Soma “ ismini.
İsmi böylesine acı bir olayla anılsa da, Ege’nin en şirin ve en verimli ilçelerinden biridir Soma.
Soma’yı “ Soma “ yapan ise karaelması, simsiyah kömürüdür.
Kömür her şeyidir yani anlayacağınız.
Geçmişidir, geleceğidir, umududur kısacası kaderidir kömür bu memleketin.
Binlerce kişiye ekmek kapısı olmuştur her şeyden önce.
Binlerce kişinin umudu, kömür kokusunda saklıdır.
Yine binlerce kişinin kaderi, simsiyah kömür karasıyla yazılmıştır alınlarına.
Yine binlercesinin alın teriyle yoğrulan bu kömür, ebedi istirahatgahı olmuştur sonsuzluğa doğru yaptıkları yolculuklarında.
İşte kömürün ve enerjinin kalbinin attığı bu kent, 13 Mayıs 2014 Salı günü tüm ülkenin ve hatta tüm dünyanın ana gündem maddesi oluvermişti bir anda.
Soma Kömürleri AŞ’ye ait Eynez yer altı maden ocağında saat 15.00 sularında bir trafo patlaması meydana gelmiş ve tüm ülkeyi kasıp kavuracak bir yangının ilk kıvılcımı ateşlenmişti.
Soma sakin, olağan günlerinden birini yaşıyordu oysaki.
Hava çok güzeldi.
Güneşli ve sıcaktı.
İnsanlar günlük hayatına devam etmekteydi.
Ta ki Soma Kömür İşletmeleri’ne ait ambulansların Devlet Hastanesi’ne birer ikişer gelip gitmeye başlamalarına dek.
Ve sağda solda madende bir yangının çıktığı, bunun neticesinde de büyük bir göçük yaşandığı dillendirilmeye başlanıncaya kadar.
Yavaş yavaş olayın vahameti ortaya çıkmaya başladıkça öncesinde Soma, daha sonrasında tüm ülke karanlığa doğru biraz daha ilerlemekteydi adeta.
Hava kararmaya başladıkça, o maden ocağından çıkarılan şehit madencilerimizin tertemiz gönülleri aydınlatır olmuştu artık ortalığı.
Bir de rakamlar uçuşuyordu orada oraya.
Kimine göre 152 idi, kimine göre 400’ü bulmuştu göçük altında yitip giden canlar.
Ne kadar da kolayca telaffuz edilebiliyordu 301’de sabitlenen bu acı rakamlar.
Korku, şaşkınlık, üzüntü ve çaresizlik, nasıl da esir alıvermişti bu cânım memleketimi bir anda.
Bir yabancı gibi hissediyordum kendimi, kendi toprağımda.
Böylesine trajik ve adeta ölüm kokan bir gün görmemiştim hayatımda.
Yıllar önce 17 Ağustos depremini yaşamıştık tüm ülke olarak.
Fakat 9 yaşın verdiği çocuksu safiyetle çok ta uzun sürmemişti etkisini atlatmak.
Ama bu kez yaşadığımız can evimizde cereyan ediyordu.
Yanan bizim madenlerimizdi işte.
Yitip giden canlar bizim canlarımızdı.
Daha 2 gün evvel oturup 2 çay içtiğimiz, daha dün kahkahalar eşliğinde hoş vakit geçirdiğimiz, dertlendiğimiz, gelecek planları yaptığımız, umutlarımızı dillendirdiğimiz, çok farklı hayatlar yaşasak da, aynı havayı soluduğumuz, aynı memleketin kokusunu içimize çektiğimiz insanlardı onlar.
Onlar bu kez kendileri yanmıştı kömür yerine.
Kendileriyle birlikte tüm ülkeyi de ateşe vererek…
Samimiyet ile…
***
Söz Meclisi
Alın terinin kömür karasını parlattığı, kör karanlıkların aydınlık bir geleceğe çıktığı kavşak noktasıdır Soma.