Bir ülkenin geleceğini halkının vereceği “ evet” ya da “ hayır “ kararına endekslemek ne kadar yanlışsa, halkın vereceği kararın “evet” ya da “hayır” olması için çabalamak, uğraşmak ve hatta olur olmaz karşılaştırmalar, içi boş kıyaslamalarla halkı bir yöne doğru çekmeye çalışmak ta bir o kadar yanlıştır.
Ülkeye başkanlığın gelip gelmemesi konusundaki malum referandum, demokrasi adına olumlu bir gelişme, özgürlükler ve seçim hürriyeti adına büyük bir adım olsa da, ülkemizde maalesef seçim kültürü tam manasıyla oturmuş bir sistem, yerleşik bir oluşum olabilmeyi başaramamıştır.
1946’dan bu yana seçimler konusunda bir özgürlüğümüz vardır evet ama seçimlerden sonra kazanan tarafın yani çoğunluğun azınlığa, buna mukabil azınlığın da çoğunluğa en ufak bir saygısı, tahammülü maalesef ki yok denecek kadar azdır.
Yani seçim özgürlüğünden doğan taraf olmanın, doğrudan meydan çıkardığı karşı taraf olmanın olabilirliği, olağanlılığı, normalliği konusunda hazmetme, kabullenebilme reflekslerimiz hala o kadar zayıf ki…
16 Nisan’daki referandumla ilgili olarak ta, halkın bir bölümünü ülke geleceğinin teminatı, kurtarıcı gücü olarak, diğer bir bölümünü de vatan haini, kalleş ve hatta terörist unsur olarak lanse etmek, hem bu ülke insanına en büyük hakaret, hem de en büyük ihaneti içinde barındıran nahoş bir yaklaşım tarzıdır.
***
Kendinizce doğru ve sabit olduğuna inandığınız bir kararın ne kadar çok savunucusu olduğu sizin haklılık payınızı arttıran bir durum doğurmaz.
Zira bunun tam aksine tasvip etmediğiniz, doğru bulmadığınız ve hatta hiç inanmadığınız bir durum karşısında da sizin gibi düşünen yığınların
çoğunlukta olması, sizin doğru yolda olduğunuzu kanıtlayacak bir ortam hazırlamaz asla.
Fakat demokrasilerin doğası gereği çoğunluğun olduğu taraf, azınlığı ezecek, azınlığın olduğu taraf ta, çoğunluğa karşı muhalif tavrının sergileyecektir doğal olarak.
Bu önü alınamaz bir realitedir demokrasilerde.
Demokrasi, ille de en doğru olanın, en mükemmel ve hatasız kabul edilenin galip geldiği ve bu yüzden meşruluğunu kazanmış bir yönetim biçimi de değildir ayrıca.
Sadece, çoğunluğun azınlığa karşı baskın geldiği, dünya üzerindeki genel-geçer bir yönetim modelidir o kadar.
Demokrasilerde dahi toplumun tamamını memnun edebilecek bir formül keşfedilemediğine göre, insanlığın en mükemmeli arayıp bulabilme çabası da son bulmayacaktır.
Samimiyet ile…
***
Söz Meclisi
İnsanları memnun edebilmek en zor sanattır. Kendinizi memnun edebilmek ise bu en zor sanatın sanatkârlığının kendiliğinden size geçmesidir.