Her toplumun, her kültürün kendi öz kodları mevcuttur.
Öncesinde kendisini tanımasını sonrasında kendisini dünyaya tanıtmasını, ortaya koymasını, farkını belletmesini sağlayan…
Her toplum, kültürüyle, dünyayı okuma biçimiyle yerini bulabilir dünya üzerinde.
Aşka, inanca, vatana karşı takındığı tavır ile sağlamlaştırabilir bulunduğu konumu.
Her şeyin en başına, ilkine, çekirdeğine dönüp bakacak olursak kocaman bir aşk karşılar bizi tüm sıcaklığıyla.
Evet, aşk ile yaratıldı tüm âlem ve yine aşk ile bağlandı birbirine tüm kâinat ve muhteşem düzen.
Yani bir yerde düzen, intizam kısacası bir sistemin ayakta durabilmesi, çarkını döndürebilmesi için gerekli olanların en başlıcasıydı aşk.
Aşk bu düzenin ruhuydu, kalbiydi…
İşte o ruhtan üflenen bir nefes, tüm sistemi muntazam bir şekilde işleten, mekanizmanın ta kendisiydi.
Bu düzenin, bu mekanizmanın, bu muhteşem sistemin sahibi Yüce Allah, insanoğlunu da bu sisteme dâhil ederken, dünya üzerinde konumlandığı noktayı, coğrafyayı, vatanını da tüm unsurlarıyla kalbine yerleştirerek dâhil ediyordu.
Yani “ vatan sevgisi imandandır” düsturu ilahisi insan yeryüzüne gözlerini açtığı ilk andan itibaren kalbine ilmek ilmek işleniyordu.
Yaşadığı coğrafyanın, vatanının kaderiyle insanoğlunun kaderi bir yazılıyordu.
Zira dünya üzerinde doğduğu, yaşadığı, Rabbine kulluğunu idrak ve ifa ettiği toprakların bir manası, kutsiyeti olmalıydı.
Ve kendine sorması gereken şu iki sorunun bir sebebi hikmeti olmalıydı.
Eşref-i mahlûkat olan insan olarak neden “ben?” ve ben niçin bu topraklarda… ?
Samimiyet ile…
***
Söz Meclisi
Vatan, sımsıcak bir ekmeğin kokusu
Belki de yârin göğsü gibidir huzur dolu