Tarih, kendini olduğu gibi ortaya koyan, eğip bükmeden, ekleyip çıkarmadan, o gün, o saat, o an ne yaşandıysa ve bunun o andaki etkisi ve günümüzde ki yansımasıyla kendini kolayca apaçık ele veren, en şeffaflığıyla kendini sergileyen sosyal bilimdir.
Adı üzerinde sosyal bir bilim olması hasebiyle insanla, toplumla kısaca sosyoloji ile iç içe olan, birçok konuda sosyoloji ile ortak bir paylaşım çizgisinde bulunan bir bilim.
Dolayısıyla da insanın olduğu her yerde ve sosyolojik realitenin gerçekleştiği her noktada aynı zamanda tarihin de bir yaşam alanı mevcuttur.
Yani bir anlamda Herodot ile Auguste Comte arasında çağları aşan bir kader ortaklığı, daha doğrusu ortaya koydukları bilimsel gerçeklikler üzerinden bir yol arkadaşlığı mevcuttur.
Biri olmazsa, diğerinin de anlamını yitireceği, içinin boşalacağı, birbirlerini besleyerek ortaya çıkmış iki bilim dalıdır sözünü ettiğim.
***
Bundan 6 yıl önce kaleme aldığım bir makalemde de (http://www.yazarport.com/yazi/14678/sosyoloji-tarih-iliskisi) bahsini ettiğim gibi, sosyolojinin kelime anlamı olan “ birliktelik “ tarihle iç içe geçmesini sağlayan en önemli faktörüdür aslına baktığımızda.
Şimdi bu konuya nereden daldın?
Tam da “ kitabın ortasından “ meseleye dalış yaptın diyenleriniz olacaktır mutlaka.
Meseleye kitabın ortasından dalmak, mahiyetini iyi idrak edebilmek ve de meselenin özünü emebilmek açısından en kestirme, aynı zamanda da en etkili çözüm yoludur çünkü.
Bu sayede tarihin sararmış sayfalarında beyhude bir yolculuktan kurtulup, tarihin can damarlarından öze ulaşıp, bugünümüze ışık tutabilecek ve yarınlarımızı şekillendirebilmek adına, tam da bize gerekli olan hazineyi çekip almış olmaz mıyız zira.
Yine bu sayede elde edilen bu hazineyle, daha gerçekçi ve elle tutulur, daha sağlıklı bir yatırım da yapmış olmaz mıyız geleceğe?
Tarihin bize neden bu denli gerekli olduğu, birbirini besleyen bilimlerle birlikte bize hangi gerçeği sunmaya çalıştığı da ayan beyan ortaya çıkmaz mı bu şekilde?
Sonra, meseleye kitabın ortasından dalıvermek, sımsıcak bir samimiyetin de kollarına atıverir bizi.
Daha sıcak, daha canlı dolayısıyla da daha bir özden yaklaşmamızı sağlar meselenin adını her ne koymuşsak.
***
Duygusal bir bağ kuramadığınız her ne meseleniz olursa olsun, o mesele hakkında ne derinlemesine bir bilgi birikimine sahip olabilirsiniz, ne de tam can damarında bulup kendinizi, meselenin özüne varabilirsiniz.
Ne tarih, sosyoloji veya diğer bilim ve disiplinler olsun, ne de gönül verdiğiniz bir ülkünüz, sevdanız, kendinizden neleri verebildiyseniz onlara, verebildiğiniz oranın kat be kat fazlasını alırsınız karşılığında.
Fakat bu önermeyi insani ilişkilere uyguladığınızda ise, aynı sonuca ulaşabilmeniz mümkün olmayabilir bazı zaman.
Yani demem o ki, insanlara verdiğiniz değerin, gösterdiğiniz samimiyetin ve de bulunduğunuz özverinin ve dahi sevdanın geri dönüşümü sizi tatmin etmeyebilir, doyurmayabilir ve hatta çoğu zaman kahırlara gark olmanıza sebep olabilir.
Ve bu gibi zamanlarda çekilip bir köşeye tarihe dalıvermeniz, içinde bulunduğunuz zamandan sıyrılıvermeniz, gerçeğinizin acı tarafını ortadan kaldıramasa da, etkisini hafifletmeye bir hayli faydalı olacaktır.
Samimiyet ile…
***
Söz Meclisi
Tarihin gizli kalmış sayfaları arasında dolaşmak, bulunduğunuz dünyanın kapalı kapılarını açar önünüze.