Kanaat en büyük zenginliktir demiş eskiler.
Rızkı taksim eden de Allah.
Dünyada Allah’tan başka dost yok.
O halde,
Dostu tutup düşmana mı şikayet edersin?
Can veren ekmek de verir.
Aç domuzları ve köpekleri doyuran
Seni aç bırakmaz.
Oğlum;
Padişahlık dileyen,
Zafer isteyen kimseye,
Bir lokma ekmek az gelmez.
Hak sana ayran verirse bal isteme.
Zira her nimetin bir de gamı vardır.
Sen rızkın peşinde koşmasan bile
O gelir seni bulur.
Sen rızkına âşıksın arar durursun.
Rızık da sana âşıktır.
Arar seni bulur.
Kim sabrederse, rızık gelir yetişir…
Vs. vs. vs.
…
Zahidin biri tüm bu sözleri duydu.
Tevekkül denemesine kalktı.
Acep hakikaten böyle midir?
Gönlüne bir merak ateşi düştü.
…
Bir dağın tepesine çıktı.
Ve başladı beklemeye.
Derken dağ yolunda giden
Yolunu şaşırmış bir kervan
Onu aç, çıplak ve uyurken buldu.
Haline acıdılar.
Ekmek su getirdiler.
Zahit hala test edecek ya…
Açmadı ağzını…
Sıktı dişlerini.
Bu kez de bıçak getirip
Dişlerinin arasını ayırdılar.
Zorla ağzından içeri
Su, süt ve ekmek tıktılar…
Zahit de sonra gönlüne dedi:
Artık inadı bırak.
Bak tam olarak inandın.
Hadi şansını fazla zorlama…
…
Kıssa böyle…
Hissesi de içinde…
İnanana…
Anlayana…
İşin künhüne varana…