Çanakkale; Koca Seyit’dir.
Nusret Mayın Gemisidir.
Tokat’ın Onbeşlileridir.
57.Alaydır.
Çanakkale, Mustafa Kemal’dir
1.Dünya savaşının Çanakkale cephesinde, Türk Milleti itilaf devletlerinin bütün savaş planlarını ve oyunlarını bozmuş, kendi kaderini değiştirmiş ve bir destan yazmıştır. Destan kolay yazılır mı? Bu destanın içine ne kahramanlıklar, insanlığa dair ne anılar girmiştir. Ve bu zafer Türk Milletinin gencecik fidanlarına mal olsa da gidilen yoldan dönülmemiştir.
Osmanlı Devleti, yıllardır bitmek bilmeyen bir savaşlar batağındaydı, Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları derken 1.Dünya Savaşı… Henüz yaşadığı mağlubiyetlerin yıkımını, yaralarını saramamış olan Osmanlı Devleti 1.Dünya Savaşında da çok zor günler geçiriyordu.
1.Dünya Savaşı’nda katıldığımız tüm cephelerde sayısız askerimizi kaybederken Anadolu da analar evlatsız, kadınlar dul ve çocuklar yetim kalıyordu. Yıllardır devam eden savaşlar Türk erlerinin yitip gitmesine neden olurken savaşta acil olarak savaşacak yeni güçlere de ihtiyaç vardı.
Ve Osmanlı, Nisan 1915’te ağır bir karar almak zorunda kalmıştı. Sultan V. Mehmed Reşat’ın imzasını taşıyan 27 Mayıs 1915 tarihli emir, Askeri Mükellefiyet Kanunu’nda yapılacak geçici bir değişiklikle lise talebelerini cepheye çağırıyordu. Yayınlanan tebliğ,1896 doğumlulardan askere çağırılmamış olanlarla, 1897 doğumluların bedenen gelişmiş ve harbe elverişli olanlarının kısa eğitimden geçirilerek silah altına alınmalarını emrediyordu.
Emirden önce zaten gönüllü olarak okullarını bırakıp cephelere koşan çocuk askerlere böylece yenileri eklenmiş olacaktı. Yapılan muayenelerde 45 kilo ve üzeri olan hatta yaşları 15’lere kadar inen çocuklar da varmış. Bu genç fidanlara kısa sürede sıraya dizilme, yürüme, selam verme, yerde sürünme, yakın mesafe dövüşü ve silah kullanma gibi askeri eğitimler verilmiş ve sonra cephelere sevk edilmişler.
27 Mayıs kararından önce gerek gönüllü olarak gerekse sonrasında çıkan emirle Galatasaray, Vefa, İstanbul, Kayseri, Konya, Sivas, Erzurum, Kastamonu, Balıkesir, Bursa, Kütahya, Manisa, Adapazarı, İzmir, Aydın, Muğla, liselerinden ve memleketin her köşesinden son sınıf okuyan öğrenciler Çanakkale cephesine gelmişlerdir.
Gençlerin, hayallerini bıraktıkları Anadolu ve İstanbul liseleri Çanakkale zaferi sonrasında öğrenci yetersizliğinden çok az mezun vermiş hatta mezun verilemeyen yıllar olmuştur. Darülfünun-u Osmanî (Tıp Fakültesi) öğretim üyeleri ve öğrencilerinin cephelerde bulunması nedeniyle 1915’de fakülte bir süre kapalı kalmış ve okul yaralılar hastanesi olarak kullanılmıştır.
.
Konuyla ilgili en önemli tespiti İngiliz General Aspinal Oglander yapmıştır; “Gelibolu’daki kanlı muharebeler Türk ordusunun çiçeğini biçmiştir.” Demiştir. Gerçekten de Türk ordusunun bıyıkları bile terlememiş çocukları bu cephede şehadet şerbetini içmişlerdir. Bu 15’liler, 16’lılar, 17’liler ne okullarına ne de evlerine dönememişlerdir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün
“Biz Çanakkale’de bir Darülfünun (üniversite) gömdük!” sözleri durumu olabildiğince tüm açıklığıyla aktarmaktadır.
Cemal Süreyya’nın dediği gibi
“Pencereden baktığınızda güneşi esirgemiyorsa gökyüzü, birileri yaşadığınız günlerin bedelini ödediği içindir…”
O yüzden biz; 79 yıldır konuşmayan adamı her gün konuşanlardan daha çok dinleriz.