İnsanı insan kılan, aidiyet duygusuyla bağlı olduğu değerleri, kutsalları, aklıyla idrak edebildiklerinden çok, kalbinin çizmiş olduğu gönül rotasıyla erişebildikleri şüphesiz.
İmanı gibi, aşkı gibi, vatanı gibi, memleketi gibi…
Düşünsenize bunların hangi birini aklın sınırlarına hapsedebiliriz ki…
Bunlar olmadan insan dediğimiz “insan” olabilmenin sırrına erişebilir mi?
Ve daha da ötesi insan kalabilmenin, insanlık şerefinin farkına varıp, bunu layıkıyla taşıyabilir mi ki?
Her şeyin metaya indirgendiği, vahşi kapitalizmin girmediği delik kalmadığı şu çağımızda bahsetmeye çalıştığım o değerler, o kutsallarımız acaba dünyadaki imtihan olduklarımız olabilir mi?
Rabbimiz kimimizi yoklukla, sıkıntıyla, kimimizi de varlıkla, bollukla, rahatlıkla imtihan ettiğini, edeceğini söylüyor bizlere.
Çağımızda her şeyimiz tam ve muntazam bir şekilde olmasına rağmen eksikliğini duyduğumuz, bize tam da gerekli olanlar listesi; başta sımsıcak bir samimiyet ile çelik gibi bir iman, Mecnun’u dahi kıskandıracak tutkulu bir aşk, bülbülleri vatanlarından geçirecek derecede vatan sevdamız, dünyanın her neresinde olursak olalım dünyadaki ilk adımlarımızın izlerini taşıyan memlekete bağlılığımız değil mi?
Bu dünyada bizi biz yapan, diğerlerinden bizi farklı kılan, yine bu dünya üzerinde durduğumuz yeri ve ilerlediğimiz yolu belirleyen bu unsurlara karşı takındığımız tavır değil mi?
İnsanın dünyaya nereden ve nasıl baktığı da o insanın kimliğini ortaya koyan bir durum ayrıca.
Peki, biz nereden bakıyoruz bu dünyaya?
Kuzey yarım küreden, Ön Asya’dan, cânım Anadolu’dan, yani Türkiye topraklarından.
Daha da derine inecek olursak; kimimiz Ege’den, kimimiz Karadeniz’den, kimimiz Anadolu’nun bozkırından veya Akdeniz’in sıcağından bakarız dünyaya.
Dolayısıyla her birimizin gördüğü farklı şeylerdir o dünyaya bakışta.
Fakat sonuçta her birimiz Anadolu gözlüğünü takar da bakarız dünyaya, âleme…
Tek eksiğimiz samimiyet aslına bakılırsa.
Samimiyetimizi yitirmediğimiz sürece her bir şeyimiz geri gelecek ardı sıra.
İmanımız da, aşkımız da, vatana sevdamız, memlekete bağlılığımız da…
Her şeyin kilidini açacak, dünyamızı yeniden şekillendirecek tek anahtarımız yüreğimizdeki samimiyet duygusunun hakkını verebilmek sadece.
Saklamadan, gizlemeden, korkusuz ve mertçe…
Samimiyet ile…
***
Söz Meclisi
Samimiyetini yitirmiş bir gönül, her türlü melanetin beklenebileceği bir şer yuvasına dönmüş demektir.