Millet olmak, tarihi ve kültürel bir birlikteliğin oluşturduğu odak noktasının sorumluluğunu taşıyabilmek demektir.
Millet olmak, milli bir şuur ve eda ile köklü bir geçmişten kuvvet alarak, geleceğe sağlam ve emin adımlarla ilerleyebilmek, geleceği bu “ milli ruh “ ile karşılayabilmek demektir.
Millet olmak, sadece düğünde, dernekte veya merasim törenlerinde hamasi birkaç nutuk atıp kenara çekilmenin çok çok ötesinde, milletine karşı en ufak bir tehlike belirdiğinde uyanık olup, oluşacak tehlikenin doğmasına dahi müsaade etmeden feda edebilme yüksek faziletine erişebilmiş olabilmenin adıdır.
Bu bağlamda yüce Türk milleti, milletlerarası camiada hiç şüphe yok ki, en itidalli, en uyumlu, en faziletli, en cesur ve kahraman, en vicdanlı, kısaca en namuslu millettir.
Evet, en namuslu millet yüce Türk Milletidir.
Bunu, 5 bin yılı aşmış koca tarihi tüm belgeleriyle, tüm kanıtlarıyla ortaya koymaktadır.
Bundan sonra da bu tarih yine bu kanıtları tüm dünya kamuoyuna karşı ortaya koymaya devam edecek, tüm gerçekliğini tüm Âlem’e karşı haykıracaktır.
Tarihin yüksek yargı mercii, tarihi seyir boyunca tüm yaşana gelenleri yargılayacak ve kalın kaplı kitaba notunu düşecektir.
Özellikle de şu son günlerde milletçe yaşadığımız, karşı karşıya kaldığımız hadiseler, altı çizili şekilde, kalın puntolarla madde madde, ünite ünite çıkacaktır karşımıza bir zaman.
Tarih, bu süreçte yaşanan hadiseleri tekrar hatırlatırken bizlere bu kez öteki yüzünü göstererek, hesabını bir bir sorarak, canımızı çok acıtarak yapacaktır bunu.
İnancımızın en temel umdelerinden olan mukadder hesap gününün yanı sıra, tarihin de bir hesap gününü yaşayacak, kendimiz ve tarihimizle yüz yüze kalacağız günün birinde.
İşte o gün tüm niyetler dökülecek ortaya ve ya “hain”, ya da “kahraman” olarak düşeceğiz tarih sayfalarına.
Samimiyet ile…
***
Söz Meclisi
Tarihin yüksek yargı mercii, tarihi seyir boyunca tüm yaşana gelenleri yargılayacak ve kalın kaplı kitaba notunu düşecektir.