Tarihsel süreç içerisinde nerelerden kalkıp nerelere geldiğimizi, nelere sahip durumdayken, neleri kaybedip, neleri muhafaza edebildiğimizi ve tüm bunlara neleri katabildiğimizin şöyle bir analizini yapabilirsek eğer geleceğe daha bir emin ve sağlam adımlarla ilerleyebileceğimiz su götürmez bir gerçektir.
Fakat toplum olarak ne yazık ki, tarihi hafızamız o denli kuvvetli değildir.
Bu millet şüphe yok ki, kendi şahsına münhasır çok müstesna, çok özel, çok yüksek karakterli, dünya milletleri içerisinde en ön safta yer almış, yer alan ve daima yer alacak bir millettir.
Fakat toplumumuza sirayet etmiş bir hal de vardır ki; kendisine hitap ettiğini içine sindirdiği liderin peşinden şartsız, koşulsuz ilerlemekten de geri durmaz asla.
Zira toplumumuzda karizmatik lider etkisi öylesine kuvvetlidir ki hala.
Aslına bakılırsa bu durum olumsuz değil, çok olumlu sonuçlar, girdiler sağlamıştır, sağlayabilir de toplumumuza.
Ne var ki bunun da üzerinde, karizmatik liderin peşinden giderek ilerlemenin de üzerinde daha manidar olan, millet olarak milli değerlerle birlikte milli çıkar ve milli istikbal kaygısı taşımak ve bu doğrultuda hareket edebilmek değil midir aslolan?
Toplumun böyle bir kaygısı, böyle bir gelecek tasavvuru şekillendiğinde topluma ön ayak olabilecek, toplumu topyekûn sırtına alıp ileriye taşıyabilecek, milletin ihtiyacını hissettiği liderler doğal olarak ön plana çıkmaya başlamayacak mıdır zaten?
Yani, asıl olması gereken bir toplumda öne çıkan liderlerden ziyade toplumun istikameti doğrultusundaki inancı, kararı ve geçmişten gelen asıl öz değerlerini muhafaza ederek dünya sahnesinde başrol edinebilmesi değil midir?
Bunu da sadece sahip olduğu lider veya liderlerle değil, öz benliğinde kendiliğinden var olan milli hassasiyetlerini, milli tarih ve kültür birikimini de sırtlayarak…
Samimiyet ile…
***
Söz Meclisi
Tarih, öyle bir yoğurmuştur ki bu milleti, içinden çıkardığı liderlerden ziyade bu milletin kendisidir tarihin can kalbi