Geçtiğimiz 29 Nisan’da bir Zafer kutlandı. Kutlamanın adı Kut’ül Amare Zaferi idi. Zaferin 100.yılı şerefine görkemli bir tören yapıldı. Devlet büyüklerimiz de bu kutlamada hazır bulundu. Ve Sayın Cumhurbaşkanı bir konuşma yaptı. Konuşmanın içinden şu satırlar dikkat çekiciydi. “Ders kitaplarındaki tarih anlayışında milletimizin, medeniyetimizin, neredeyse 1919 yılından sonra başlatan bir anlayışını kabul etmiyorum.” Nitekim bu konuşmadan sonra Cumhurbaşkanının her konuşmasından sonra olduğu gibi bu sözleri de çok konuşuldu ve çok tartışıldı.
Çoğumuzun bilmediği veya yeteri kadar bilgi sahibi olmadığı bu zafere kısaca bir bakalım. Öncelikle Kut: Şu an Irak’a bağlıdır. Irak’ın doğu kesiminde, Dicle Nehri kıyısında yer alır.
Kut Zaferi ise 1.Dünya Savaş’ında Irak Cephesi içinde 29.Nisan.1916 tarihinde İngilizlere karşı kazanılmış olan önemli bir zaferdir.
Ancak kazanılan bu tarihi zafere rağmen savaşın genelinde mağlup olan Türk ordusu, İngilizlerin takviye güçlerle bölgeyi Şubat 1917’de işgal etmesine engel olamamıştır.
Kut Zaferi, Osmanlı Devleti’nin 1.Dünya Savaşı’nda, Çanakkale zaferiyle birlikte kazanmış olduğu iki zaferinden biridir. Osmanlı 1.Dünya Savaşında sadece Çanakkale ve Kut’ta başarılı olmuştur.
Osmanlı Devletinin de içinde yer aldığı ittifak grubu 1. Dünya Savaşından yenilmiş olarak çıktı. Haliyle Osmanlı Devleti de yenik duruma düştü. Yani batının beklediği oldu. Hasta adam olarak nitelendirilen Osmanlı yenildi. Akabinde imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşması ile ülke topraklarımız işgalci devletler tarafından lime lime pay edildi. Hatta Osmanlı Topraklarının paylaşılmasında anlaşmaya varamayan İtilaf grubu devletleri yaptıkları gizli anlaşmalar ile işgal ettikleri yerleri kendi aralarında güvence altına almışlar. Ardından Osmanlı Devleti kendi sonunu hazırlayan Sevr Anlaşmasını imzaladı.
Tüm bu yaşananlardan sonra bu süreçte kazanılan Kut zaferi, maalesef önemini yitirdi. Çünkü Osmanlı imzaladığı Ateşkes sonrası bu bölgeden geri çekilmeye başladı. Daha da önemlisi çok güvendiğimiz ve aynı ümmetten olduğumuz Arap Milleti yaptığı ihaneti ile Osmanlıyı arkadan vurdu. Osmanlı tüm Ortadoğu topraklarını ve ordunun önemli bir bölümünü kaybetti.
Devamında ise hepimizin bildiği Türk Milletinin Milli Mücadele süreci başlar. Ve Gazi Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919 tarihinde Bandırma’dan, Samsun’a giderek hayatımıza yakinen girer ve Anadolu ateşini yakar.
*Şüphesiz Kut’ül Amare önemli bir zaferdir.
* Ancak bu zaferi yüceltirken 19 Mayıs’ı küçümsemek, görmezden gelmek neden?
* Şehitlere rağmen Kut’ül Amare Zaferi kutlanırken 23 Nisan’ı şehit haberleri gerekçesi ile kutlamalardan çıkarmak neden?
*Kimse tarihimizin 1919’dan başladığını iddia etmezken böyle bir tartışma yaratmak neden?
*Bu çıkış ve öfke neden?
*Kaldı ki ders kitaplarında 1919 Milli Mücadele dönemi tarihinden ziyade oldukça geniş bir tarih müfredatı vardır.
* * * *
DİPÇE:
Osman Ertuğrul OSMAN diyor ki:
Kendisi Abdülhamid’in torunu, şehzade Burhanettin Efendi’nin oğludur. Saltanat devam etseydi, padişah adayımızdı. Geçmiş yıllarda bir ana haber bültenine konuk olmuş ve şu
sözleri söylemiştir. Ayrıca sonra da röportaj vermiş ve benzer sözlerini tekrar etmiştir. İşte Osman Ertuğrul’un sözleri:
“Ailemiz için çok kötü oldu ama Türkiye kazandı. Ben Türk olarak doğdum, Türk olarak öleceğim. Atatürk, Türk halkı için çok iyi bir liderdi, muhteşem bir liderdi. Mustafa Kemal olmasaydı, İstanbul olmazdı. Memleketi kurtarmanın şekli, Cumhuriyet’i kurmaktı.”
* * * *
“Ben dahil bütün Türkler Atatürk’e borçluyuz, vatanı o kurtardı, Cumhuriyeti kurmakla çok iyi etti, o olmasaydı Allah bilir ne olurdu, padişahlık, monarşi, hilafet, şeriat, hepsi geride kalmıştır, gençler laikliğe ve vatanın bütünlüğüne sahip çıksınlar” dedi.
* * * *
Demem o ki; Biz Türk – İslam Tarihinin her türlüsüne sahip çıkıyoruz, çıkacağız, çıkalım da!
Ama
19 Mayıs 1919’u,
23 Nisan 1920’yi,
29 Ekim 1923’ü,
REDETMEYELİM!