Havaların ısınması ve doğanın canlanması ile birlikte pek çok insan park ve bahçelerde güzel havanın tadını çıkarmaya başladı. Ancak önlem almadan yeşillik alanlara çıkanlar, kötü sürprizlerle karşılaşabiliyor.Çünkü bu aylarda kene ısırmalarına bağlı “Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi” vakaları artış gösteriyor. Kene ısırmasının belirtilerini ve nasıl tedavi olmamız gerektiğini bilmek, olası “Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi” hastalığı riskinden korur ve acil bir müdahale ihtiyacında nasıl davranılması gerektiği konusunda da yol gösterir. Soma Toplum Sağlığı Merkezi, Keneler İle Bulaşan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Nedir Ve Nasıl korunmamız gerektiği hakkında bilgi verdi. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA); ateş, yaygın vücut ağrısı, karaciğer fonksiyon bozuklukları, deri, mukoza, iç organ kanamaları ve ölüme neden olabilen kene kaynaklı viral bir enfeksiyon hastalığıdır . KKKA hastalığının ortaya çıkmasını etkileyen başlıca faktörler arasında iklimsel ve çevresel değişiklikler, kenelerin popülasyon yoğunluğunun ve konak hayvanların sayısının artması, çiftlik hayvanlarının hareketi ve göçmen kuşlar aracılığıyla virüsle enfekte olmuş kenelerin taşınması gelmektedir.
KKKA virüsünün geniş bir coğrafik alana yayılmış olması, insanlarda yüksek ölüm oranına sahip şiddetli bir hastalık oluşturması, virüse karşı etkili özgün bir tedavi ve aşının olmaması, biyoterör ajanı veya biyolojik silah olarak kullanılabilme potansiyeli olması virüsü önemli bir insan patojeni ve dünya genelinde önemli bir halk sağlığı sorunu haline getirmiştir.
Hastalık genellikle virüsle enfekte olmuş kenelerin kan emmesi sırasında insanlara bulaşmaktadır. Bunun dışında viremik hayvanların ve hasta insanların kan ve vücut sıvılarına temas edilmesi ve enfekte kenelerin çıplak el ile ezilmesi sonucunda da bulaşabilmektedir. KKKA hastalığı bazı insan ve meslek gruplarında daha fazla görülmektedir. Endemik bölgede yaşayan, enfekte kene ve/veya virüs ile temas etme olasılığı yüksek olan insanlar; özellikle tarım ve hayvancılık ile uğraşanlar, çobanlar, kasaplar, mezbaha çalışanları, deri fabrikalarında çalışanlar, veteriner hekimler, orman işçileri, askerler, avcılar, kamp, piknik ve doğa yürüyüşü yapan kişiler, enfekte hastalarla veya hastalara ait örnekle temas eden sağlık çalışanları, laboratuvar çalışanları ve hasta yakınları risk altındadır.
Ülkemizde ilk semptomatik insan vakası 2002 yılında Kelkit Vadisi’nde yer alan Tokat ilinden bildirilmiştir . 2003 yılında Tokat ile yakın çevresindeki illerde (Yozgat, Sivas, Amasya, Çorum ve Gümüşhane) benzer olguların tespit edilmesi üzerine Sağlık Bakanlığı tarafından hastalık tanımlanmış ve 2003 yılı Aralık ayından itibaren C Grubu Bildirimi Zorunlu Hastalıklar arasına dahil edilmiştir. Son yıllarda hastalığın görüldüğü alan genişlemiş olup, ülkemizin hemen hemen her bölgesinden sporadik vaka bildirimi yapılmaktadır.
Sağlık Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de 2002- 2014 yılları arasında toplam 9.069 KKKA vakası bildirilmiş ve bunlardan 440’ı hayatını kaybetmiştir. Ülkemizde KKKA vakaları arasındaki ölüm oranı yaklaşık %5’tir. Türkiye’de hastalık kenelerin aktivitesine bağlı olarak genellikle Nisan-Ekim ayları arasında görülmektedir. Olgu sayıları Haziran ve Temmuz aylarında en yüksek oranlara ulaşmaktadır. Ülkemizde KKKA hastalığı, kene ile temas olasılığının daha yüksek olduğu tarım ve hayvancılık sektöründeki, aktif çalışma yaşında olan kişilerde daha sık görülmektedir.
Hastalığın belirtileri ; ani başlayan ateş (39-41 ºC), yaygın kas ağrısı, şiddetli baş ağrısı, üşüme, titreme, bulantı-kusma, ishal, yüzde ve gözlerde kızarıklık ve ciltte kırmızı renkte döküntülerdir. Etkin bir aşısı ve ilacı bulunmayan KKKA hastalığından korunmanın temelini kene ve virüs ile temasın önlenmesi ve kene popülasyonlarının uygun yöntemlerle kontrol altında tutulması oluşturmaktadır. Özellikle hastalığın endemik olarak görüldüğü bölgelerde yaşayanların, genellikle kenelerin aktif olduğu Nisan-Ekim ayları arasında kenelerin bulunabileceği hayvan barınakları, ormanlık alanlar, piknik alanları ve kırsal alanlardan mümkün olduğunca uzak durmaları gerekmektedir. Eğer bu alanlara gidilecekse vücudu kapatacak, açık renkli kıyafetler giyilmeli, pantolon paçaları çorap içine sokulmalı veya lastik çizme giyilmelidir. Elbiselere ve cilde repellent (kovucu) etkili ürünlerin uygulanması da faydalı olabilmektedir. Piknik veya kamp yapılan alanlarda yere açık renkli örtü serilerek, bu örtü üstüne oturulmalıdır. Açık renkli kıyafet ve örtüler kenelerin daha rahat görülebilmesini sağlayacaktır. Bu alanlardan dönen kişiler ve özellikle hayvancılıkla uğraşanlar vücutlarında ve kıyafetlerinde düzenli olarak kene kontrolü yapmalıdırlar. Eğer vücutta kene tespit edilmişse, kenenin eldiven takılarak, cımbız veya eğik uçlu bir pens yardımıyla, ezilmeden en kısa sürede çıkartılması hastalığa yakalanma riskini azaltacaktır . Vücuda tutunmuş kenelerin üzerine kesinlikle alkol, eter, gaz yağı, vazelin vb. herhangi bir kimyasal uygulanmamalı, sigara veya kibrit bastırılmamalıdır. Bu tip uygulamalar kenelerde kusmaya neden olarak, virüsün konağa bulaşma olasılığını arttırabilmektedir. Kene çıkartıldıktan sonra kişinin 10 gün boyunca ateş, baş ağrısı ve kırgınlık yönünden kendini takip etmesi gerekmektedir.