Hepimiz birer yolcu.
Milattan sonraki ikibinli yıllar istasyonunda
Hep birlikte aynı trendeyiz.
Herkes kendi vagonunun penceresinden
Seyrediyor dünyayı…
Hepimiz aynı trenin yolcularıyız.
Doğrudur.
Hepimizin iki küçük penceresi var: Göz.
Ve tren son hızla yol alırken
Hepimiz o pencereden gördüklerimizi
Gerçeğin ta kendisi zannediyoruz.
Ve dış dünya hepimize bir başka gözüküyor.
Zira ışık, renk, şekil desenler farklı gözükebiliyor.
…
Pekâlâ,
dost kim o zaman?
Dost dediğimiz insanlar kim?
Nasıl karşılaşıyoruz onlarla?
Nasıl buluyoruz onları?
Çoğu zaman aynı vagondaki
Yakın kompartman komşularından
Seçiyoruz dostlarımızı…
Gözümüzün gördüklerinden seçiyoruz.
Bunlar iyi adamlar, dostlarımız diyoruz.
Onlar bize kendi pencerelerinden
Gördüklerini anlatıyorlar.
Biz de kendi penceremizden gördüklerimizi
Kompartman komşularımızla paylaşıyoruz…
Benzer şeyleri görenler hoşumuza gidiyor.
Onlara dost diyoruz.
Ya da hiç farketmediğimiz güzellikleri
Bize gösterenler…
Farkındalık yaratanlar…
Hayatımıza hiç tatmadığımız
Güzellikleri katanlar…
…
Aynı vagonun farklı kompartmanlarında
Yahut farklı vagonlarda da güzel insanlar var…
Gözümüz görse, oturup konuşsak,
Tanışsak onları da seveceğiz şüphesiz.
Ama tanımadan, tanışmadan
Görmeden sevdiklerimiz
Dost bildiklerimiz de var…
Eski zaman dilimlerinde yaşamış
Yahut şu an ki zaman diliminde
Aynı yolculuğu sürdürdüklerimiz…
Mevlana, Yunus Emre,
Köroğlu, Pir Sultan Abdal
Sadi, Fuzuli, Baki, Nefi,
Schopenahauer, Goethe
Dostoyevski, Tolstoy
Ve daha niceleri…
Eski zaman diliminin dostları değil mi?
Sadece farklı zaman dilimindeki yolcular.
Onlar bize gördüklerini anlattılar…
Biz onları kendimize yakın bildik.
…
Teknoloji çağı,
Sosyal medya,
Bilgisayar ve internet;
Aynı zaman dilimi içinde yaşayan
Hiç görmediğimiz, tanımadığımız, bilmediğimiz
Başka kompartman ya da vagonlardaki
Dostlarımızla buluşma fırsatı bizeveriyor.
Hepimiz kendi penceremizden
Gördüklerimizi paylaşıyoruz
Birbirimizle…